28 Aralık 2011 Çarşamba

Kırmızı balık

Sadece senin için okuyorum. Herkese senin için bakıyorum. Kitap okuyorsam senin içindir. Seni arıyor kulaklarım müzik dinlerken. İzlediğim her şey senden gibi. Başka bir şey yok senden başka. Senin için mi yaşıyorum ne dersin? Senden beri rüya göremiyorum. Ayrıldıktan sonra 20 gün rüyamda seni görmüştüm. Seni görmek için uyuyordum o günlerde. Artık sırf rüya görmek için alarmı saçma sapan saatlere kuruyorum. Aniden uyanır, belki ne gördüğümü hatırlarım diye. Belki seni hatırlarım diye. Belki rüyalarda karşılaşırsak gerçekte de karşılaşırız diye. Ara ara ismini aratıyorum nette, profiline bakıyorum bazen. Arkadaş bile değiliz, garip. Belki yazdığın söylediğin bir şey vardır, şansına belki içinde geçmişle ilgili bir şey vardır da onu kendime yorarım diyorum, ümit ediyorum. Senle ilgili bir şey hatırladığımda gerçekten içten bir gülümseme oluşuyor, doğuyor. ben bile şaşıyorum ona. Garip…
Seninle evlenmek geliyor bir sürü yıl koyuyorum önüme birden, yürüyen merdivenlerle gidiyorum o yıllara. Her şey hazır, her şey huzurlu görünüyor. Sen varsın. Yeşilçam sineması var, birleştiriveriyorum ikinizi. Sadece kurguda mutlu sonu atıyorum, filmi de bitirmiyorum, Sonsuza doğru gidiyor film.
Bir mesaj atsan, bir süpriz yapsan, gelsen. Vazgeçtim, benden bahsetsen, ama bahsedip geçiversen. Açıklamasını yapmasan. Koşsam gelsem sana. Dokunsam, tanısam yeniden. Sevsem, düşünmesem. Kaygılar eriyiverse yanında. Sarılsak, saatlerce. Konuşmasak, hiç gerek yok zaten niye konuşcakmışız ki desek. Sonra gülüp konuşmaya başlasak, bir süre sonra küçük bir kavgamız olsa, sonra sen beni affetsen, sonra sevsen, sevsem.